Keratokonus

 

Merhaba, ben Doç. Dr. Eray Atalay, kornea ve oküler yüzey alanında çalışıyorum. Öncelikle biraz kendimden bahsetmek isterim. 2008 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olup aynı sene İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalında uzmanlık eğitimime başlayarak 2013 yılında mezun oldum. Ekim 2015 ile Mart 2017 yılları arasında Singapore National Eye Center’da Prof. Tin Aung’un yanında görev yaptım. 2020 yılında hak kazandığım Birleşik Krallık Chevening bursu ile University College London'da Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği alanında lisansüstü eğitim aldım ve rejeneratif biyomalzemeler üzerine çalışmalarımı sürdürüyorum.

 

  1. Keratokonus Nedir? Sıklığı ne kadardır?

Keratokonus, korneanın incelmesi ve konik bir şekil alması sonucu ortaya çıkan, nadir görülen ancak görme kaybına yol açabilen bir göz hastalığıdır. Kornea, gözün ön kısmında yer alan ve ışığın retina üzerine doğru kırılmasını sağlayan şeffaf bir tabakadır. Normalde yuvarlak olan kornea, keratokonus hastalarında incelir ve öne doğru çıkıntı yaparak konik bir şekil alır. Bu değişim, ışığın düzgün kırılmasını engeller ve net görmeyi zorlaştırır.

Keratokonus’un kitabi olarak prevalansı dünya genelinde yaklaşık 2000 kişide 1 olarak tahmin edilmektedir, ancak yakın zamanda yapılan bazı çalışmalar bu oranın çok daha yüksek olduğunu göstermiştir. Kliniğimiz öncülüğünde gerçekleştirilen ve Türkiye’de toplum temelli randomize bir örneklemle gerçekleştirilen ilk keratokonus prevalans çalışması niteliğinde olan çalışmamızda 18 – 35 yaş arası kişilerde keratokonus sıklığının %2,8 gibi tahmin edilende çok daha yüksek bir sıklıkta görüldüğünü gösterdik. Ülkemizin bulunduğu doğu Akdeniz ve orta doğu coğrafyasında yapılan diğer çalışmalarda da sıklığın yaklaşık %4’ler civarında olduğu gösterilmiştir.

Keratokonusun erken teşhisi ve takibi, hastalığın ilerlemesini kontrol altına almak için kritik öneme sahiptir. Keratokonus tipik olarak ergenlik döneminde başlamasına rağmen çalışmalarda keratokonuslu hastaların nispeten geç bir yaşta (ortalama 28,3 yaş) teşhis aldıkları ve hastalığı olan kişilerin yaklaşık %80’inin hastalıklarından haberdar olmadığı ortaya konmuştur. Ayrıca keratokonuslu hastalarda laser cerrahisi kontrendike olup hastalığın farkında olunmadan uygulanması durumunda korneal körlükle sonuçlanabilmesi erken teşhisin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

 

  1. Keratokonus’un belirtileri nedir? Tanısı nasıl konulur?

Keratokonusun belirtileri genellikle genç yaşlarda başlar ve zamanla ilerleyebilir. En sık görülen belirtiler arasında bulanık veya çift görme, ışık hassasiyeti, gözde kaşıntı ve rahatsızlık hissi yer alır. Görme kalitesinde ani değişiklikler, sık sık gözlük numarasının değişmesi de diğer belirtiler arasındadır.

Keratokonus tanısı, genellikle göz doktoru tarafından yapılan detaylı bir göz muayenesi ile konulur. Bu muayenede, kornea topografisi adı verilen özel bir cihazla korneanın 3 boyutlu ön ve arka yüzey haritası çıkarılır ve birtakım özel algoritmalarla korneanın düzensizliklerinin ve incelme alanlarının tespiti sağlanır. Kornea topografisi, keratokonusun teşhisinde olduğu gibi hastalığın ilerlemesinin izlenmesinde de oldukça önemli bir tanı aracıdır. Özellikle keratokonusun erken evrelerinde kornea topografisi, henüz belirgin semptomlar ortaya çıkmadan hastalığın tespit edilmesini sağlar. Erken tanı, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak veya durdurmak için uygulanacak tedavilerin zamanında başlanması açısından kritik öneme sahiptir.

 

  1. Keratokonus tedavisinde neler yapılır?

Keratokonusun tedavisinde birçok yöntem bulunmaktadır. İlk aşamalarda gözlükler veya yumuşak kontakt lensler kullanılarak görme düzeltilmeye çalışılır. Hastalık ilerledikçe, daha sert kontakt lensler veya hibrid lensler gerekebilir.

Özellikle sert gaz geçirgen (RGP) korneal lensler, keratokonuslu hastalar için yaygın olarak kullanılır. Bu lensler, korneanın şeklini alarak görme keskinliğini artırır. Miniskleral ve skleral lensler ise korneanın tamamını kaplayarak daha fazla stabilite ve konfor sağlar. Miniskleral lensler korneanın büyük bir kısmını kaplarken, skleral lensler korneanın tamamını ve skleranın (gözün beyaz kısmı) bir kısmını kaplar. Bu lensler, özellikle ilerlemiş keratokonus vakalarında görmeyi düzeltmek için etkili bir seçenektir. Hastalığın tedavisindeki diğer bir amaç ise hastalığın durdurulmasının sağlanmasıdır.

Bu amaçla kornea çapraz bağlama veya cross-linking adı verilen bir cerrahi işlem uygulanır. Bu tedavide, korneaya riboflavin (B2 vitamini) damlatılır ve UV-A ışığı ile aktive edilerek korneanın kollajen lifleri arasındaki bağlar güçlendirilir. Bu işlem, korneanın daha dayanıklı hale gelmesini sağlar ve konikleşme sürecini yavaşlatır veya durdurur.

Çapraz bağlama tedavisi genellikle 30-60 dakika sürer ve hastalar genellikle aynı gün evlerine dönebilirler. İşlem sonrası iyileşme süreci birkaç gün ile birkaç hafta arasında değişebilir. Çapraz bağlama tedavisi, keratokonusun erken evrelerinde en etkili sonuçları verir ve ilerlemiş vakalarda hastalığın seyrini önemli ölçüde yavaşlatabilir.

Özellikle kontakt lensle görmenin artırılamadığı veya kontakt lens intoleransı olan ileri vakalarda ise kornea nakli gerekli olmaktadır. Kornea nakli, hasarlı korneanın sağlıklı bir donör kornea ile değiştirilmesi işlemidir ve genellikle diğer tedavi yöntemleri başarısız olduğunda tercih edilir.

 

  1. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde Keratokonus tanı ve tedavisine yönelik ne gibi olanaklar mevcut?

Hastanemizde keratokonus teşhisine yönelik korneal topografi ve korneal biyomekanik ölçümleri yapabilen ileri teknoloji tanı cihazları mevcut olup, bölgemizde keratokonus teşhis ve takibi yapabilen nadir merkezlerden biri olarak uzun yıllardır hizmet sunmaktayız. Türkiye'de sayılı hastanede bulunan ve üniversite hastaneleri arasında sadece bizim kurumumuzda bulunan özel bir korneal çapraz bağlama cihazına sahibiz. Çapraz bağlama tedavisi olguların %90’ında hastalığın durmasını, yaklaşık %40’ında ise daha düzenli bir kornea yüzeyi elde edilmesini mümkün kılar.

Kornea yüzeyinin daha düzenli olması ise hastalarda özellikle sert gaz geçirgen lenslere olan toleransı artırmakta ve daha kaliteli bir görme elde edilmesini sağlamaktadır. Kliniğimizde yine ülkemizde sayılı hastanede bulunan geniş bir sert gaz geçirgen korneal, miniskleral ve skleral lens deneme seti repertuarı mevcut olup keratokonus hastalarına yönelik tam teçhizatlı bir hizmet sunabilmekteyiz. Daha ileri olgularda ise yine kliniğimiz olanaklarından olan kornea bankası hizmetimiz sayesinde hızlı bir şekilde kornea nakilleri yapılabilmektedir. Hastanemizde gerçekleştirilen tüm bu hizmetleri meslektaşım Dr. Öğr. Üyesi Onur Özalp ve keratokonus sağlık teknikerimiz Esin Nazikgül ile birlikte bir ekip halinde hastalarımıza eksiksiz bir şekilde sunabilmekten ayrıca gurur duyduğumuzu ifade etmek isterim.